“Bir sevda biter, izi kalır; bir insan gider, bıraktığı vefa yaşar.”
Sevgili dostlarım, bu yazıyı yazmak benim için hiç kolay olmadı.
Sevgili eşim Mutlu Mete Kaçar’ı kaybettikten sonra onunla ilgili kelimeleri bulmakta hep zorlandım.
Fazla detaylara giremiyorum, fazla yazı yazamıyorum.
Bugün onun doğum günü…
Bu satırları gözyaşlarıma hâkim olamadan yazıyorum.
Ama biliyorum ki, bazı duygular paylaşılmadığında daha da ağırlaşıyor. “Bazı insanlar sadece yaşarken değil, yokluklarında da umut olmaya devam eder.”
Hayatın içinde bazı tarihler vardır; takvimde yalnızca bir gün gibi görünür ama yürekte bir ömür yankılanır.
Bugün o gün…
Bugün, sevgili eşim, yol arkadaşım, (UTEF) Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu Kurucu Genel Başkanı Mutlu Mete Kaçar’ın doğum günü.
Bir zamanlar kahkahalarla, umutla kutladığımız o güzel günün yıldönümü…
Ama artık sessiz, ama artık çaresiz ve sensiz.
Mete, çok farklı bir insandı…
Bilgili, kültürlü, entelektüel bir ruha sahipti.
Okudukça derinleşen, konuştukça aydınlatan bir insandı.
Esprileriyle, zarafetiyle, birikimiyle bulunduğu her ortamda insanı onurlandırırdı.
Kökeniyle gurur duyardı; “Ben Akşehirliyim, Nasrettin Hoca’nın torunuyum,” derken bile o mizahı, o bilge duruşu taşırdı.
Hayata hep gülümseyerek baktı ama her gülümsemesinin ardında bir derinlik, bir bilgelik vardı.
Onun yanında olmak, sohbet etmek, hayatı konuşmak, düşünce üretmek büyük bir keyifti.
Sadece ben değil, herkes Mete’nin esprilerinden, dostluğundan, zarafetinden büyük haz ve keyif alırdı.
O, çevresindeki herkesi güldürürken düşündüren, dokunduğu kalplerde sıcak bir iz bırakan bir insandı.
Mete, yardımseverliğiyle, insanlığıyla, vefasıyla tanınan biriydi.
Her kesimden insanın gönlünde ayrı bir yeri vardı.
Küçücük bir çocuğun da, doksan yaşında bir teyzenin de kalbini kazanmayı bilirdi.
Kime el uzatması gerekiyorsa uzatırdı.
Kimin yanında olması gerekiyorsa oradaydı.
Federasyon olarak bazen bu iyilikleri paylaşmak zorunda kalırdık; çünkü Mete’nin yaptığı güzellikler yalnızca bireylere değil, topluma umut oluyordu.
“Gerçek iyilik, kalpten yapılır; yankısı ise insanlığın içinde sürer.”
Biz neredeyse hiç kavga etmedik.
Birbirimizi hep sevdik, hep koruduk, hep destekledik.
O, bir kadının ruhuna dokunmayı bilen bir adamdı; sevmenin zarafetini, saygının inceliğini taşıdı.
Birlikte yaşlanmayı çok isterdim…
Ama olmadı.
Kısmetimiz, ömrümüz yetmedi.
Yine de ben, onun sevgisiyle büyüdüm; o sevgiyi hâlâ taşıyorum, her nefeste, her duada.
“Gerçek aşk, birbirine bakmak değil; aynı yöne inançla yürümektir.”
Mete, UTEF'e gönülden bağlıydı.
İnsana, topluma, dayanışmaya, vefaya inanırdı.
Bugün bu kurumların her adımında, her başarısında onun izi, onun nefesi, onun emeği var.
Ben biliyorum ki o hâlâ burada; sadece bedenen değil, ama kalben, ruhen, ilham olarak hep yanımda.
Ben başardıkça, inandıkça, UTEF’i onun hayal ettiği gibi yaşattıkça, Mete beni görüyor…
Ve ben biliyorum, gururla gülümsüyor.
“Gerçek sevgi, varlıkta başlar; yoklukta olgunlaşır.”
Bugün onun doğum günü.
Ama ben bu günü yalnızca bir anma değil, bir teşekkür günü olarak görüyorum.
Teşekkür ediyorum çünkü Mete bana, sevmenin ne kadar büyük bir erdem olduğunu öğretti.
Teşekkür ediyorum çünkü o, bana insan kalmanın en asil hâlini gösterdi.
Teşekkür ediyorum çünkü o, bana vefanın kalpten gelen en güzel ses olduğunu hissettirdi.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun can yoldaşım…
Her mevsim sensiz eksik, her nefeste adın var.
Bir Fatiha, kalbimden sana.
Aşk, iki kalbin ömür boyu birbirini unutmama biçimidir.
Eşine, dostuna, insanlığa vefa ile…
Güldane Kaya Kaçar